TRAFİK HAFTASI |
|
Trafik; kara, hava, deniz taşılları ile yayaların kendilerine özgü yollarda gidip gelmesi olayıdır.
Trafik sorunlarını çözümlemek amacıyla bir çok Avrupa ülkesi aralarında anlaşarak bir konsey kurdu. Bu konseye Türkiye de üyedir. Merkezi Fransa'nın başkenti Paris'te olan bu konseyin üyeleri, zaman zaman toplanarak trafik sorunlarını görüşürler.
Bu konsey Mayıs ayının ilk cumartesi günü ile başlayan haftayı «Uluslararası Karayolu Güven Haftası» olarak kabul etmiştir.
|
Ülkemizde de trafik kazalarının önlenmesi yolunda çaba gösteren kuruluşlarca, aynı hafta «Trafik Güvenliği ve Eğitim Haftası» olarak kabul edilmiştir. Bu hafta süresince; yayın organları, radyo, televizyon aracılığı ile trafik kazalarının önlenmesi için halka trafik kuralları anlatılır. Trafik kurallarına uyulması gereği belirtilir. Okullarda öğrencilere trafik bilgileri öğretilir.
|
Uygarlık tarihinde tekerleğin bulunması önemli bir olaydır. Önceleri yüklerini kendileri taşıyan, hayvanlara taşıtan insanlar tekerleğin bulunması ile taşıt araçları yaptılar. Uzun süren çalışmalar, araştırmalar sonucu buharı bulan, motor gücünden yararlanmayı öğrenen insanlar bu buluşlarını taşıtlara uyguladılar. Önce kara taşıtlarının, sonra deniz ve hava taşıtlarının sayıları çoğaldı, hızları arttı.
Bu taşıt araçlarına sahip olan insanlar kentlerde ve kentler arasında araçlarını kullanmaya başladılar. Yürüyenlerin karşıdan karşıya geçmesi zorlaştı. Taşıt araçları insanlara ve birbirlerine çarparak kazalara neden oldular.
|
Trafik sorunlarına çözüm getirmek, trafiği düzene koymak için bir takım kurallar belirlendi. Sürücülerin ve yayaların uymaları gereken bu kurallara trafik kuralları denir. Trafik kuralları uzun araştırmalar ve deneyler sonucu ortaya çıkmıştır.
|
Bizi en çok ilgilendiren, her an karşılaştığımız kara trafiğidir. Deniz ve hava taşıtlarının gidiş gelişlerini düzenleyen deniz ve hava trafiği kuralları da vardır.
Her gün gazetelerde okuduğumuz; radyoda dinlediğimiz, televizyonda izlediğimiz trafik kazaları; dikkatsizlikten, kendine fazla güvenmekten ve trafik kurallarına uymamaktan meydana gelir. İnsan yaşamı bakımından trafik, çağımızın en önemli sorunudur. Büyük kentlerde günün her saatinde taşıtlarla karşılaşırız. Trafik kazalarında yaralanan ve ölenlerin çoğu 5-14 yaş arasındaki çocuklardır.
|
|
Bu nedenle Trafik Haftası’nda, özellikle ilkokullarda, öğrencilere trafik kuralları öğretilir. Trafik kazasına uğramamak için hafta boyunca öğrendiklerimizi hiç unutmayalım. Yürürken, karşıdan karşıya geçerken tüm trafik kurallarına uyalım.
YAYALAR İÇİN TRAFİK KURALLARI
-
Cadde ve sokaklarda her zaman yaya kaldırımında yürümeliyiz. Karşı kaldırıma ancak yaya geçitlerinden geçmeliyiz.
-
Kaldırımdan inerken, karşıdan karşıya geçerken önce sola, sonra sağa yine sola bakıp öyle geçmeliyiz.
-
Yaya kaldırımı olmayan yerlerde yolun solundan yürümeliyiz.
-
Trafik polislerinin işaretlerine uymalıyız.
-
Trafik polisinin olmadığı yerlerde trafik işaretlerine dikkat etmeliyiz.
-
Trafik lambası kırmızı yanarken kesin olarak karşıya geçmemeliyiz.
-
Karşıdan karşıya geçerken zikzaklar çizmemeliyiz.
-
Duran bir taşıtın hemen önünden ve arkasından geçmemeliyiz.
-
Taşıt araçlarından inerken taşıtın tam olarak durmasını beklemeliyiz.
-
Taşıt araçlarına binerken sıramızı beklemeliyiz.
-
Taşıt aracından iner inmez hemen karşıya geçmemeliyiz.
-
Taşıtlara hiçbir nedenle asılmamalıyız.
-
Yolda top oynamamalıyız.
-
Yolda gruplar oluşturup geçişe engel olmamalıyız.
KAZAYA UĞRAYAN KIZ
Polianna, (Polyanna) herkesin sevgisini kazanan bir kızdır. Bu sevimli çocuk, bir gün kazaya uğradı.
Kaza, ekim ayının son günü oldu. Polianna okuldan acele acele eve dönerken karşıdan gelen bir otomobilin önünden karşı kaldırıma geçmek istemişti.
İşte bundan sonra olanları hiç kimse öğrenemedi. Kazanın nasıl olduğunu kimse bilmiyordu. Suçlu da meydanda yoktu. Yalnız Polianna o çok sevdiği odaya, o gün saat beşte, baygın, ayakları tutmaz bir halde, kucakta getirilmişti.
Ertesi gün de, daha ertesi gün de Polianna okula gidemedi. Zaman zaman aklı başına gelirse birkaç soru soruyordu ama daha bir şeyin farkında değildi. Sorularına verilen karşılıklardan da bir şey anlamıyordu.
Böylece tam bir hafta çevresinde olup bitenlerden habersiz, yatağında kıpırdamadan yattı. İlk haftanın sonunda ateşi düştü, vücudundaki ağrılar azaldı, aklı da başına geldi. İşte o zaman Polianna'ya olup bitenleri ta başından başlayıp anlatmak gerekti.
Polianna hikayeyi dinledikten sonra derin bir soluk aldı.
— Demek ki sadece yaralanmışım, dedi. Öyleyse hasta sayılmam. buna çok sevindim.
Teyzesi küçük kızın yatağının kenarında oturuyordu.
— Sevindin mi? diye sordu.
— Evet, yaşadığım sürece yatağından çıkamayan bir hasta olmaktansa, bacağımın kırılmasına seviniyorum. Biliyor musunuz, bacak kırıkları insanı ömrü boyunca yatakta zorlayan hastalıklara benzemiyor. Kırık bacaklar iyileşiyor.
Polianna gözlerini tavana dikmiş, durmadan konuşuyordu.
— Çiçek hastalığına yakalanmadığıma da seviniyorum. Çiçek bozuğu çilden de kötüdür, iyi ki boğmaca da olmamışım. Bir kere olmuştum, biliyorum. Çok kötü hastalıktır. Hele kızıl, kızamık olmadığıma da daha çok seviniyorum. Çünkü bu hastalıklar başkalarına da geçer. Öyle olsaydı yanımda oturmanıza izin vermezlerdi.
Teyzesi:
— Seni sevindirecek ne kadar da çok şey varmış, dedi. Polianna tatlı tatlı güldü.
— Evet seviniyorum ya dedi. Daha size açıklamadığım pek çok şey beni sevindiriyor.